Aidiyet duygusu hemen herkesin hissetmek istediği ancak ulaşmak için yoğun çaba harcadığı duygulardan biridir. Aslında bir çabaya ihtiyaç duymaz. Aksine çabadan öte bir varlık olarak nitelemek belki de çok daha doğrudur. Farklı şekillerde nitelenebilir bu yüzden anlamını bulmak da zordur.
Neler Okuyacaksınız?
Aidiyet Duygusu Ne Demek?
En temel anlamıyla aidiyet duygusu, kişinin kendisini bir diğerine güvenle bırakabilmesi, kendini bir yerde veya bir kişinin yanında emniyette hissedebilmesidir. Son derece elzem bir ihtiyaç olan bu duygu, hissedilmediği takdirde güvenli bir bağlanma kurulamayabilir ve kişi hayata boyunca bu duyguyu nasıl kazanacağının yollarını araştırabilir.
Sahiplenme olarak da bilinen konu hakkında detaylı bilgiler almak için, bu duruma iki farklı şekilde bakmak gerekir. Bu duygunun ne olduğunu genel olarak ebeveynler çocukları için veyahut çiftler ilişkileri için ya da insan kendi için araştırmaktadır. Günümüzde en sık duyduğumuz cümlelerden bir tanesi de, ne yapsam kendimi ona/oraya ait hissedemiyorum şeklinde olmaktadır.
Aidiyet Duygusu Olmayan İnsan
Aidiyet duygusu olmayan insan hayatı boyunca bu duyguyu nasıl hissedeceğini araştırmaya yönelik çalışmalar yapacaktır. Eksik olan duygusunu nasıl kapatacağının yollarını bulmak her zaman göründüğü kadar kolay değildir. Bu duyguyu evinde hissetmeyerek büyümüş çocuk, hayatı boyunca yanlış ilişkiler kurarak kendini mutsuzluğa sürükleyebilir. Bu yalnızca romantik ilişki için değil, aynı zamanda arkadaşlık ve çevre ilişkileri için de geçerlidir. Bunun yanı sıra bu duyguyu çok hissetmek isteyen kişi, yanlış bir kişide bu duyguyu bulabilir ve yanlış olduğunu bile bile hayatı boyunca o kişiden bir türlü kopamayabilir.
Aidiyet duygusu, kişinin kendisini bir diğerine güvenle bırakabilmesi, kendini bir yerde veya bir kişinin yanında emniyette hissedebilmesidir.
Yetişkinlerde Aidiyet Duygusu Eksikliği
Aidiyet duygusu kişinin bir birey olarak özgür hissetmesini sağlayan duygudur. Genel anlamda çoğu kişi bu sahiplenme hissini tadamayarak büyümekte ve bu durum bir kişiye aşırı anlam yüklemelerine neden olmaktadır. Ayrılmak istiyorum ama bir türlü ayrılamıyorum, kendimi yine ona yazarken buluyorum diyen bir kişinin aidiyet eksikliği yaşama ihtimali bir hayli yüksektir.
Yetişkinlerde Aidiyet Duygusu Eksikliği Nasıl Anlaşılır?
- Kişi mevcut ilişkisinde kendini karşı tarafa muhtaç hissediyor ve bütün her şeyini kabullenmek zorunda kalıyorsa,
- Başka seçenekler ona korkunç geliyor, bir eve, bir arabaya, bir eşyaya aşırı anlamlar yüklüyorsa,
- Kendi ayaklarının üzerinde durabilecek durumdayken, duramayacağını düşünüyor karşı taraftan kopamıyorsa,
- Şehir değiştirme, yeni bir işe başlama, yeni bir düzen oturtma konularında “neredeyim, ne yapıyorum, ne yapacağım” gibi şeyler düşünerek kendini bir çıkmazda buluyorsa,
- Kendini karşı tarafa bağlı hissediyor, en ufak şeyi dahi karşı tarafa söylemeden rahat edemiyorsa,
- Haksızlığa karşı kendini savunamıyor, bu tarz durumlarda kendini özgüvensiz hissediyor, karşı tarafın vereceği tepkiden ya da karşı tarafı kaybetmekten korkuyorsa,
- Hayır diyebileceği şeylere dahi hayır demekten çekiniyor, her şeyi kabul etmek zorunda kalıyorsa,
aidiyet duygusu eksikliği ile karşı karşıya olabilir.
Çocuklarda Aidiyet Duygusu Eksikliği
Çocukların doğdukları ilk andan itibaren çeşitli gelişim aşamaları başlamaktadır. Freud, Bowlby, Jung gibi çeşitli kuramcıların bu dönemlerle ilgili çeşitli açıklamaları vardır. Çocukların bu duygunun eksikliği geçirdikleri dönemlerde yaşadıkları, ailelerinin onlara karşı tutumları ve ailelerinin başına gelenlerle ilgilidir. Anne babanın sahiplenme duygusu üzerinde çok büyük bir rolü vardır. Yaşadığı şeylere rağmen ebeveynlerinden anlayış, sevgi ve saygı görmüş çocukların, ailesinin onu asla bırakmayacağına ve ne yaparsa yapsın arkasında durduğuna dair inancı olan çocukların da aidiyet bilinci gelişmektedir. (Tam da bu noktada yazmış olduğum Gerçek Sevgi adlı makaleme göz atabilirsiniz.) Ve hayatları boyunca böyle bir duygu eksikliği olmamakta, bu durum hayatlarında iyi olaylar ile karşılaşmalarına yardımcı olmaktadır.
Anne babaların çocuğun gelişiminde yaptığı en büyük hatalardan bir tanesi, çocuğa ahlak ve toplum kurallarını öğretirken onları korkutmaları ve zaman zaman tehdit etmeleridir. Genellikle yaptıkları “eğer arkadaşlarınla kavga edersen sana küserim” gibi yollara başvurmaktır. Aidiyet duygusunu hissetmemek ailenin bu tutumuyla başlayan bir süreçtir. Aile çocuğuna bu duyguyu aşılamak istiyorsa, bazı şeyleri tehdit yoluyla değil, sorumluluk bilinciyle öğretmektir. “Eğer arkadaşlarınla kavga edersen, onların kırılmasına neden olabilirsin. İnsanlarla kavga etmek güzel bir davranış değildir, sözlerinle rahatsızlığını dile getirebilirsin ancak fiziksel şiddete başvurmak yalnızca senin ve karşı tarafın canını acıtır. İnsanlara bir şeyden rahatsız olduğunu, onların canını acıtarak hissettirmemelisin.” gibi uzun ve açıklayıcı cümleler çocuğa ebeveynleri tarafından kabul edildiğini hissettirecektir.
Aidiyet Duygusunu Arttırmak
Ailede aidiyet duygusu çok önemlidir ve ilk olarak ailede gelişir. Ailenin çocuğunun aileye olan aidiyet duygusunu arttırmak için yapmaları gereken, çocuğa ne yaparsa yapsın onu kabul ettiklerini hissettirmek olmalıdır. Çocuklarını tehdit etmek, onları kötü şekillerde cezalandırmak ve onları korkutmak çocuğun öğrenme sürecini desteklemeyecek, aksine hayat boyu çeşitli başarısızlıkları beraberinde getirecektir. Aidiyet duygusunu kaybetmek çocuğun hayatı boyunca yanlış ilişkilerle mücadele etmesine neden olmaktadır. Çocuk ailesinde bulamadığı sahiplenme duygusunu ilişkilerinde aramaya başladığında, yanlış insanlarla karşılaşma olanağı daha yüksek olmakta, toksik bir ilişkinin içinde olsa dahi karşı taraftan kopamamasına neden olmaktadır.
İlişkide aidiyet duygusu hissetmek ve bunu sağlıklı hale getirmek için, çocukluktan gelen süreçleri incelemek gerekmektedir. Kişi eğer ilişkisinde bu duyguyu hissetmiyorsa ve bundan kurtulup ilişkisini daha sağlıklı temeller üzerine kurmak istiyorsa, mutlaka terapi almalıdır. Bu terapinin psikodinamik temelli ya da şema terapisi şeklinde olması, çocukluktan gelen olumsuz şemaların günümüzdeki olumsuz etkileri ortadan kalkacak, bugüne dair modlarda değişiklikler meydana gelecektir.
Aidiyet Duygusu Neden Önemli?
Aidiyet duygusu yoksunluğu kişinin hayatı boyunca yanlış ilişkilerle temellenen ilişkiler oluşturmasına ve kuracağı yeni ailesinde dahi çeşitli sorunların meydana gelmesine neden olmaktadır. Aidiyet nedir sorusunu soran her birey, bu duyguyla yaşamadığını açıklayan çeşitli ipuçları vermektedir. Kişi eğer sağlıklı bir hayat sürmek istiyorsa, mutlaka sahiplenme duygusunu hayatının içerisine almayı öğrenmelidir.
Çocuğa Aidiyet Duygusu Nasıl Kazandırılır?
Çocuğuna aidiyet duygusu kazandırmak isteyen kişilerin, çocuklarına bazı kuralları nasıl öğreteceklerini bilmeleri gerekmektedir. Ebeveyn çatışması çocukların aidiyet hissetmemelerine neden olabilecek önemli faktörlerden bir tanesidir. Bunun yanı sıra akrabaların ebeveyn çocuk ilişkisine müdahale etmeleri, ebeveynlerin yasakladıkları bir şeyi gizli gizli sınırsız hale getirmeleri gibi faktörlerin de aidiyet duygusunu yok edebileceğini unutmamakta fayda vardır.
İşyerinde Aidiyet Duygusu
Kişilerin işyerinde aidiyet duygusu hissedebilmesi için, gerçekten sevdikleri ve yapmaktan keyif aldıkları bir işi yapmaları gerekir. İş ortamında meydana gelen mobbing, kişilerin aidiyet hissini azaltan faktörlerden bir tanesidir. Dolayısıyla kişi sevdiği işi, doğru yer ve doğru kişiler ile yapabilmelidir. Sahiplenme duygusunu hissetmeyen kişilerin yaptıkları en büyük hatalardan bir tanesi, asla risk almamak ve ne olursa onu kabul etmek, asla hayır diyememektir. Kişi doğru zamanda risk almaktan korkmamalı ve bazı kayıpları göz önünde bulundurmalıdır. Reddedilen bir teklif, ilerleyen dönemlerde çok daha iyi şeyleri beraberinde getirebilir. Kişi bu duyguyu hissedemiyor ve risk almaktan korkuyorsa, ne yaparsa yapsın başarılı olamıyorsa, terapiler alarak önce aidiyet duygusunu geliştirebilir, daha sonra hayatına farklı bir yerden bakarak hayatını değiştirecek adımlar atabilir.
Aidiyet konusu önemsiz görülebilir fakat hayatımızdaki en önemli duygulardan bir tanesidir. Kişilerin bu duyguyla olan mücadelelerini bitirmeleri ve bu duyguyu elde etmeleri önemlidir. Başka bir yaşamanın mümkün olduğu unutulmamalı, kişi hayatını değiştirebilecek kadar cesur hissetmiyorsa kendini, mutlaka seanslara başlamalıdır. Unutulmamalıdır ki aidiyet duygusu ilaç kullanarak geliştirilebilecek bir duygu değildir, kişi yaşamını yeniden inşa etmenin yolunun terapilerden geçtiğini unutmamalıdır.
Bir Cevap Yazın